Muhammad Akram Khan ile Röportaj
Yeni Ekonomik Model Sunmalıyız

Muhammad Akram Khan ile Röportaj

Ahsan Shafiq: Sayın Khan öncelikle tüm samimiyetimle hoş geldiniz demek isterim. İslam iktisadı alanı üzerine teknik detaylara girmeden önce kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz acaba?
M. Akram Khan: Hoş bulduk, çok teşekkür ediyorum sıcak karşılamanız için. Hayatımın önemli bir bölümünü 1970 ve 2003 yılları arasında Pakistan Maliyesi Mali Müfettişlik biriminde geçirdim. Ardından, Birleşmiş Milletler Barış Gücü Misyonunda Mali Müfettişlik birimi başkanı olarak çalıştım ve bu kurumdan emekli oldum.
İslam İktisadına olan ilgim ise öğrencilik yıllarıma dayanıyor. Öğretmenlerimden biri kendisini bu alana, İslam iktisadı alanına adamıştı, özellikle de İslam’ın faiz ile ilgili olan hükümleriyle ilgileniyordu ve bizleri de bu konuda okuma yapmamız hususunda teşvik ediyordu. Bu durum beni de çok heyecanlandırdı ve ilham kaynağım oldu. İslam İktisadı’na böylece ilgi duymaya başladım ve bu alandaki ilk makalem 1965 yılında yayımlandı, şimdi aradan 53 yıl geçmiş… Ancak bu uzun süre içerisinde bu alana olan ilgim bir hobi olarak devam etti, profesyonel olarak çalışmadım. Alandaki çalışmalarımı bir hobi olarak boş zamanlarımda okuma ve yazma faaliyetleri gerçekleştirerek yaptım.
Ahsan Shafiq: Sayın Khan, bahsettiğiniz gibi, İslam iktisadı alanına olan ilginiz öğretmeninizin teşviki ile bir hobi olarak başladı ve profesyonel hayatınızda ise kamu görevinde uzun yıllar hizmet ettiniz. Profesyonel çalışma hayatınız İslam iktisadı alanına doğrudan ilişkili olmamasına rağmen ve İslam iktisadı alanı akademik anlamda çalıştığınız alanla ilgili olmamasına rağmen İslam iktisadı alanında bu derece zengin bir içeriği nasıl ürettiniz?
M. Akram Khan: Açıkçası o zamanlar akademik anlamda da İslam iktisadı alanı çalışılmıyor idi. Şu an dünyada bazı yerlerde bu tür eğitimler verilmekte ve akademik çalışmalar yapılmakta ancak eskiden bunlar yoktu ve kişisel çabalar, okumalar ile ilerliyorduk. Alanla ilgili bilgi sahibi olan insanlarla konuşup onların yazılarını okuyorduk. Sonrasında zamanla biz de yazmaya başladık ve alandaki bilgi sahibi olan insanlar yazmamız için bizi teşvik ettiler. Ardından Kur’an ve Hadis külliyatını daha iyi anlayabilmem için yeterli düzeyde Arapça da öğrendim. Böylece bu alanda kişisel ilgim ile başlayarak ilerleme kaydettim.
Ahsan Shafiq: Peki değerli hocam, alandan olmayan birisinin gözüyle baktığımızda İslam iktisadı alanını ve İslam iktisadı alanının geleneksel iktisat ile ilgili olan ilişkisini nasıl açıklarsınız?
M. Akram Khan: İslam iktisadı fikri esasında Kur’an, Hadis, Sünnet gibi içerisinde sonsuz hikmetler barındıran, ilahi ve nebevi mesajlar içeren ve ahlaki hükümleri olan kaynaklara dayanmaktadır. İslam iktisadı alanına bu yaklaşımla yönelip alanla ilgili verileri toplanmaya başlanmasıyla adına İslam iktisadı dediğimiz alan ortaya çıktı. Açıkçası bugün İslam iktisadı olarak bilinen alan esasında Kur’an, Hadis ve Sünnet’ten alınmış olan öğretilerin bir araya getirilmiş halidir, İslam iktisadı öğretileridir. İslam İktisadı’nın geleneksel iktisat ile olan ilişkisi ise literatürün insan zekâsına, akıl yürütmesine ve deneysel verilere dayanması ile bağıntılıdır. Ana akım iktisat bu üç temelden hareketle hareket eder ancak İslam iktisadı bu üç temelin yanında Kur’an, Hadis ve Sünnet bilgisini de kaynakları arasına almaktadır. İlahi vahiy ile nebevi söz ve davranışlar deney ve tefekkür kadar İslam İktisadının kaynaklarını oluşturmaktadır. İslam iktisadı bu haliyle aslında geleneksel iktisadı besleyen bir konumdadır.
Ahsan Shafiq: Peki değerli hocam, İslam iktisadı alanının gelişimine fikirlerinizle yaptığınız katkılar biliniyor. Bunların bir kısmını İKAM’da düzenlediğiniz derste öğrencilere de bahsettiniz. Ayrıca şu an bizi izleyenler için de İslam iktisadı alanındaki fikirlerinizden, alandaki yenilikçi düşüncenin devam ettirilmesi bakımından fikirlerinizden bahsedebilir misiniz?
M. Akram Khan: 1976 yılındaki gelişmelerden başlayacak olursam, 1976 yılında Mekke’de ilk defa, benim de katılma şansıma erdiğim, İslam iktisadı üzerine bir konferans toplanmıştı. Bu konferansın toplanmaya başlandığı günden bu yana Müslüman iktisatçılar İslam iktisadı alanını bir sosyal bilim olarak kurma çalışmalarını başlattılar. Ancak bir şekilde günümüze kadar gelen süreçte çok ciddi ilerlemeler kaydedilemedi. Bu süreç içerisinde İslam iktisadı öğretisinin bir jargondan öte olduğunu gösterebildik ancak bir sosyal bilim alanı olarak kuruluşunu gerçekleştiremedik. Bu noktada artık yerimize saymaktansa ilerlemeye ihtiyacımız var. Ve bu ilerleyiş için ihtiyacımız olan kaynaklar 1976’dan bu yana biriktirdiğimiz İslam iktisadı literatürü ve öğretileridir. Bu kaynaklar ışığında bilimsel metot takib edilmesi yoluyla yeni hipotezler geliştirilerek bu hipotezler Müslüman ülkelerde ya da dünyanın diğer ekonomilerinde uygulamaya konulmalıdır. Uygulama süreci ardından bu hipotezler beklenen sonuçları ortaya çıkarıyorsa artık bu hipotezler birer teoriye dönüştürülmeli, beklenen sonuçları vermeyen hipotezler ise reddedilerek gündemimizden çıkarılmalı. İşte bu mezkûr süreçle ele alınan tüm çalışmalar bir sosyal bilim olarak İslam iktisadı alanını ortaya çıkartacak ve alanın temeller üzerinde yükseltilmesini sağlayacaktır.
Ahsan Shafiq: İslam iktisadı alanı hakkında ayrıntılı konuşmadan önce, son yıllardaki İslam iktisadı alanının gelişimini ve alanda yapılan araştırmaların performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
M. Akram Khan: İslam iktisadı adında bir sosyal bilimin sahibi olmak bizlerin büyük bir hayali idi. Ancak maalesef bir sosyal bilim inşa etmede başarılı olamadık. İslam iktisadı öğretileri denebilecek pek çok veri, kaynak, temel fikirler biriktirdik. Bugüne kadar gelinen noktada yapılan araştırmaların maalesef tatmin edici olduğunu söyleyemiyorum çünkü henüz bir sosyal bilim inşa edilemedi. Yapılan çalışmaların tatmin edici bir düzeye gelebilmesi için sosyal bilim inşası gerekiyor.
Ahsan Shafiq: Peki Profesör, bu mezkûr problemlere rağmen İslam iktisadı alanında bir takım ilerlemeler sağlandı. Bu bağlamda, Müslüman ülkelerin İslam iktisadı alanı, alandaki ilerlemeler ve sorunlar çerçevesindeki rolünü nasıl değerlendirirsiniz?
M. Akram Khan: Açıkçası İslam iktisadı alanını geliştirme fikri hükümetlerin ya da siyasilerin bir fikri değildi. Bu fikir akademisyenler ve âlimler tarafından ortaya atıldı. Bu sebeple belki de Müslüman ülkelerdeki hükümetler bu fikre yeterince dâhil edilemediler. Eğer hükümetler bu projenin içerisine dâhil edilebilseydiler İslam iktisadı alanının geliştirilmesi çok daha hızla ve başarıyla gerçekleştirilebilirdi.
Ahsan Shafiq: Sayın Khan, hususiyetle şunu sormak istiyorum ki, Türkiye’de sivil ya da kamu destekli birkaç düşünce kuruluşu İslam iktisadı alanında Türkçe ve diğer dillerden çeviri olmak üzere çalışmalar yapmakta. Bu bağlamda Türkiye’deki İslam iktisadı ve finansı alanlarındaki gelişmeleri nasıl değerlendirirsiniz?
M. Akram Khan: Açıkçası, Türkiye’ye gelmeden önce burada böyle çalışmaların yapıldığından haberdar değildim. İLEM ve İKAM’ın da bir parçası olduğu eser çevirileri, akademik dergi çalışmaları, konferanslar, sempozyumlar, dersler vb faaliyetleri öğrendiğimde çok etkilendim. Eğer bu çalışmalar bu hız ile devam ederse mümkün olan en yakın zamanda İslam iktisadının bir sosyal bilim olarak inşa edilebileceğine inanıyorum.
Ahsan Shafiq: Değerli hocam, bildiğiniz üzere İslam iktisadı düşüncesini konuşmak gerektiğinde bu aynı zamanda ana akım iktisadı nasıl İslamlaştıracağız sorusunu da beraberinde getirmekte. Bu bağlamda ana akım mikro ve makro iktisadı İslamlaştırmak arasında bir fark görüyor musunuz?
M. Akram Khan: Eğer işe ana akım iktisadı İslamlaştırmak olarak başlayacak olursak bu boşa kürek çektiğimiz anlamına gelir. Herhangi bir alanın bilgi birikimini İslamlaştırmak mümkün değildir. Ana akım iktisatta her gün yüzlerce eser yayımlanmakta. Ana akım iktisat kaynakların üretimi ve etkin dağılımı üzerine çalışan bir bilim dalıdır. İslam iktisadı bu bilim dalını Kur’an, Hadis ve Sünnet’in ışığında destekleyen bir konumda olabilir ancak. Ve bu alana ahlaki ve manevi bilgi birikiminin katılmasını sağlayabilir. Burada ahlaki/manevi birikimle kast ettiğim şey maddi sonuçları olan ahlaki/manevi bilgi ve eylemdir. Misal; Kur’an’da “eğer şükrederseniz Allah(swt) daha fazlasını verir” buyuruyor. Şükretmek manevi ancak bunun sonucu olan Allah’ın refahı bize daha fazlasını ihsan etmesi maddi bir şeydir. Kur’an ve Hadis’te geçen ve maddi sonuçları olan bu tür ahlaki/manevi meselelerin üzerinde odaklanarak aradaki mikro/makro ilişki anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu metotla ortaya çıkan birikim Ana akım iktisadı desteklemek için kullanılabilir. Bunu yapmak yerine eğer İslamlaştırmaya girişirsek hiçbir şey başaramayız.
Ahsan Shafiq: Belirttiğiniz üzere, İslam iktisadı bugün geldiğimiz noktada bir sosyal bilim inşa etmede başarılı olamadı. Henüz tam anlamıyla ortaya çıkmayan bu disiplin içerisindeki ana düşünce okullarını özetlerseniz bunlar neler olurdu?
M. Akram Khan: Açıkçası İslam iktisadı okulu (ekolü) söylemi büyük bir iddiadır. Bu türden bir yapısallaşma çok uzun yıllar içerisinde gerçekleşebilir. Böyle bir yapının gerçekleşmesi için belli akademisyenler çevresinde toplanlar öğrenciler ve ardından o öğrencilerin öğrencileri… şeklinde bir süreç geçmesi gerekiyor. Bu sebeple bu söylem vaktinden önce söylenen prematüre bir kavramdır. Alanda çok değerli çalışmalar yapan akademisyenler bugün var ancak onların öğrenciler ve ardından öğrencilerinin öğrencileri… gibi bir süreç henüz oluşmuş değil. Bu yüzden günümüzde İslam iktisadı okulları şeklinde bir yapılaşmadan söz edebilmemiz mümkün değil. Çalışmalar ferdi olarak alan içerisinde yer almakta.
Ahsan Shafiq: Peki İslam iktisadı Metodolojisi üzerine konuşacak olursak, şimdiye kadar yapılan çalışmalar göz önüne alındığında İslam iktisadı alanının iki metodolojik tartışmaya sıkıştığı görülüyor. Bunlar; Tevhidi Epistemoloji ve İktisat disiplininin toptan değiştirilmesi fikri. Bu ifrat tefrit noktalarının arasında siz nasıl bir İslam iktisadı Metodolojisi öngörüyorsunuz?
M. Akram Khan: Bu çok güzel bir soru. Ve bu soru İslam iktisadı alanında pek çok kafa karışıklığının yaşandığı bir nokta. Benim fikrimce, bu kafa karışıklığının sebebi İslam iktisadı Öğretisi ile sosyal bir bilim dalı olarak İslam iktisadı Alanı kavramlarının birbiriyle karıştırılmasıdır. Bu karışıklığı anladığımızda başarıya ulaşabileceğimize inanıyorum. İslam iktisadı öncesinde İktisat Disiplini; hipotez üretimi, hipotezlerin test edilmesi ve test sonucuna göre bu hipotezlerin teoriye dönüşmesi/reddedilmesi şeklinde gelişti. Eğer İslam iktisadı bir sosyal bilim alanı olmak istiyorsa bu bilimsel metodu takib etmek zorunda.
Ahsan Shafiq: Peki değerli hocam, İslam İktisadı’nın tüm bu metodoloji tartışmalarının dışında diğer birincil meseleleri nelerdir?
M. Akram Khan: Evet, birincil meseleler… Kur’an Kerim’de pek çok hikmetler dolu olmasına rağmen biz direkt olarak İslam’ın ana kaynaklarına yönelmek yerine Ana akım iktisat’a yönleniyor ve bu geleneğin içerisine Kur’an’dan bir takım içerik ekliyoruz. Oysa ki, ana kaynaklarımıza geri dönmeliyiz. İslam İktisadı’nın bugünkü literatürünün çok az bir kısmı maalesef Kur’an’dan kaynaklanmış bilgiler. Kur’an-ı Kerim içerisinde adalet, gelir dağılımı ve servet dağılımında adalet, sosyal güvenlik, yoksulluk, refah ve hayırseverliğe dair pek çok hikmetler ile dolu. İkinci sorunumuz ise içtihat/yenilikçi düşünce üretimi yapmıyor olmamız. Fıkhın ve İslam iktisadı öğretilerinin çok eskiden belirlenen bir takım prensipleri mevcut. Ancak artık farklı bir zamanda yaşıyoruz. Yaşadığımız yeni dönemde yeni bir düşünce tarzı geliştirip buna, yeni yaşam koşullarına uyarlanmamız gerekiyor. Eğer bu girişimi yapmayı başarabilirsek İslam iktisadı alanı için bu bir kırılma noktası olacaktır.
Ahsan Shafiq: Günümüzde İslam iktisadı finansallaşma ile epey iç içe geçmiş durumda. Bu aşırı finansallaşmayı, finansal derinlik artışını İslam iktisadı açısından menfi bir gelişme mi yoksa müspet bir gelişme şeklinde mi görüyorsunuz?
M. Akram Khan: Açıkçası, bilindiği üzere İslam iktisadı çalışmaları faiz yasağı üzerine odaklanmıştı. Eğer tamamen faizsiz bir sistem oluşturulabilirse İslam iktisadı Sistemi’nin ortaya çıkacağı düşünülüyordu. Bu yüzden finansa ağırlık verildi ve finansal kuruluşlar kuruldu. Bu kurumların başarılı olup olduğunu tartışmayacağım ancak görünen o ki bu kuruluşlar aracılığı ile İslami bir iktisadi yapı kurulmuş oldu. Ancak bu yapılar İslami terminoloji kullandıkları için İslami sistem adını aldılar. Gerçekte bu kurumların yaptıkları şeyler geleneksel bankacılıktan çok farklı değil.
Ahsan Shafiq: Sayın Khan, bizler burada İKAM olarak İslam iktisadı ve ilişkili olduğu alanlarda çalışmalar yapan genç araştırmacılara bir takım fırsatlar sunuyoruz, onlarla birlikte çalışıyoruz. İslam İktisadı’nın içerisinde bulunduğu tüm bu krizler içerisinde yetişmekte olan yeni nesil genç araştırmalara tavsiyeleriniz nelerdir?
M. Akram Khan: Her şeyden önce tüm araştırmacılara Kur’an-ı Kerim’i yeterince anlayabilecekleri kadar Arapça bilmelerini tavsiye ederim. İkinci olarak tüm araştırmacıların özgür ortamlarda, ifade özgürlüğünün olduğu ortamlarda çalışıyor olmaları gerekmektedir ki böylece tüm fikirlerin tartışıldığı, tartışılarak geliştiği bir ortam oluşabilsin. Hatta öğrencilerin kimisi marjinal görüşlere sahip de olabilir, yine de öğrenciler teşvik edilip özgürce fikirlerinin ifade edilmesinin desteklenmesi gerekir. Ardından tüm bu tartışmaların ışığında araştırmacılar bilimsel yöntemle üretim yapmaya yönlendirilmelilerdir.